Kemik İliği nakli - Medicana Healthpoint
29Nis

Kemik iliği, içinde kan yapıcı kök hücrelerin bulunduğu süngersi bir dokudur. Kemik iliğini oluşturan bu kök hücreler, gerektiğinde kan hücrelerini de yaratmaktadır. Kan hücreleri olan alyuvarlar, akyuvarlar ve trombositler hayati işleve sahiptir. Bu kan hücerelerinde oluşacak her tür bozukluk, bireyin sağlığını ve yaşamını tehdit eder. Bu durumda kemik iliği ya da kök hücre nakli hastanın sağlığına yeniden kavuşması için oldukça etkili sonuçlar veren bir tedavi olarak gündeme gelmektedir. Kemik iliği nakli hangi durumlarda yapılır; kemik iliği nakli neden tercih edilir soruları, günümüz tıp dünyası için önemli konular arasındadır.

Kemik iliğinin sağlıklı düzeyde kan hücre üretemediği durumlar, bireyin sağlığını ve yaşam konforunu olumsuz derecede etkilemektedir. Bu durumlarda ilik nakli söz konusu olmaktadır.

Kemik iliği neden tercih edilir?

Kemik iliği naklini zorunlu kılan neden, hastanın kemik iliğinin fonksiyonlarını yitirmesidir. Kemik iliği, bireyin sağlıklı olarak yaşamını sürdürebileceği çalışma düzenini kaybetmiştir. Kemik iliği naklini gerekli kılan nedenler arasında en başta kanser tedavisi ve kronik enfeksiyonlar gelir. Kemik iliği nakli ile bedende bireyin yaşamını sağlıklı olarak sürdürmesine yardımcı olacak biçimde trombosil, alyuvar ya da akyuvar yapılması sağlanır.

Tıp dünyasında gelişmelere bağlı olarak birçok hastalığın tedavisinde başarılı sonuçlar dopuran kemik iliği nakli, yaygınlaşmaktadır. Kemik ilişi nakli hangi durumlarda yapılır, sorusu akla gelebilir. Kemik iliği naklini gerekli kılan hastalıklar:

  • Akut ve kronik lösemi,
  • Bağışıklık hastalıkları,
  • Polisitemi vera,
  • Doğuştan gelen metabolizma hastalıkları,
  • Nöroblastom
  • Hodgkin lenfoma
  • Aplastik anemi
  • POEMS sendromu
  • Adrenolökodistrofi
  • Aşırı kansızlık

Kemik iliği nakli nedir? Kemik iliği nakli nasıl gerçekleştirilir?

Kemik iliği nakli, donör ya da sağlıklı vericiden alınan kemik iliğinin hastaya verilmesi işlemidir. Nakil, damar yolu ile gerçekleştirilmektedir. İşlem öncesinde sağlıklı bireyden belden uyuşturma ile ve iğneler yoluyla kemik iliği alınır. Kemik iliği alıcıya, damar yoluyla nakledilmektedir. Nakilde amaç, hasarlı kök hücrelerinin sağlıklı hücrelerle değiştirilmesidir.

Kemik iliği nakli iki şekilde söz konusu olmaktadır. Otolog nakilde hastaya, kendi kemik iliğinin nakli söz konusudur. Allojeneik kemik iliği naklinde kemik iliği bir başka donörden alınmaktadır. Nakil öncesinde hasta kemoterapi görmekte, bazı hastalıklarda kemoterapiye ek olarak radyoterapi almaktadır. Şartlandırma rejimi olarak bilinen bu aşamada bağışıklık sistemi baskılanmaya, kanserli hücreler yok edilmeye, kemik iliği yeni kök hücreler için hazırlanmaya çalışılır.

Kemik iliği nakli ağrısız bir işlemdir ve hasta uyutulmaz. Steril ortamlarda, özel koşullarda gerçekleştirilir. Kemik iliği naklini izleyen 1 yıl kontrollerin sürdürülmesi, yakın tıbbi desteğin devamı gereklidir. Hasta, nakilden sonra belirli bir dönem yaşam tarzına, beslenme düzenine çok dikkat etmelidir.

Onkolog kök hücre nakli, plazma hücre bozuklukları, miyelom, non-Hodgkin lenfoma başta olmak üzere bazı bozuklukların tedavisinde kullanılır. İlik nakli daha geniş biçimde allojenik kök hücre nakli olarak çok sayıda hastalığın tedavisinde kullanılır.

Medicana Healhpoint
26Nis

Prostat, idrar torbasının çıkışında 18 ile 20 gram arasında değişen bir salgı bezidir. Genellikle yaşlanma ile birlikte prostat büyümesi olarak bilinen sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Erkeklerde genel olarak 30’ lu yaşlarda başlayan prostat büyümesi, 60 yaş sonrasında hız kazanmaktadır.

Prostat büyümesi idrar kanallarını sıkıştırarak hastanın yaşam konforunu düşürdüğü için tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Sık idrara çıkma, idrar yapmakta zorlanma, idrarını yapamama hissi gibi belirtilerle ortaya çıkan prostat sorununun tedavisi, günümüzde açık cerrahi müdahalelerle yapılmaktadır. En gelişmiş müdahele tekniği ise HoLEP’ tir.

Prostat büyümesi tedavisi nasıl olmaktadır?

Prostat büyümesi, öncelikle gözlenerek takip edilir ve gerekirse bu aşamada ilaç tedavisi başlatılır. Medikal tedavide hastalarda düzelme sağlanmakla birlikte bazı durumlarda cerrahi müdahale kaçınılmaz olmaktadır.

Prostat tedavisi  eskiden açık cerrahi müdahalelerle yapılmaktaydı. Günümüzde bu müdahaleler yerini, ilaçla tedavinin etkili olmadığı durumlarda ve ileri vakalarda kapalı cerrahi operasyonlara bırakmıştır. Kapalı cerrahi yöntemlerde lazer kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber prostat tedavisi Holep yöntemi geliştirilmiştir.

Prostat büyümesi tedavisinde klasik ve lazer cerrahi olarak iki farklı teknik karşımıza çıkmaktadır. Üroloji dalında lazer kullanımının tedavideki etkisi ile birlikte gelişmiş teknikler sağlık sekrötünde yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır.

Holep tedavisi nedir? Nasıl Uygulanır?

Prostat büyümesi BPH adlı iyi huylu tümörlerin idrar yolunu tıkamasıyla karakterizedir. Tedavi, idrar yolunu kapatan ya da tıkayan anedomların alınması yoluyla gerçekleştirilir. HoLEP tedavisi mantığı, idrar kanallarını tıkayan prostat anedomlarının prostattan ileri teknoloji ile sıyrılmasıdır. Holep, endoskopik ve ileri bir amaliyat tekniğidir, dolayısıyla da idrar kanalından girilir.

Holep tekniği nasıl uygulanmaktadır?

Hastanın kesi yapmadan idrar kazalından girilerek anedomlar bütün halinde mesaneye alınmaktadır. Mesanede morsellatör adı verilen bir makina ile parçalanan dokular vücuttan çıkarılır.

İyi huylu prostat büyümesinde prostat anedomları, iç idrar kanalını sarmaktadır. HoLEP, prostat dokusunun holmium lazerle tamamen çıkarıldığı ileri bir tekniktir. Holmium Lazer, 2.1 mikron dalgaboyuna sahiptir ve endoskopoik cerrahiler için özellikle tercih edilir. Dokuyu yüksek oranda kan akıtmadan kesmektedir.

HoLEP Tekniğinin Avantajları Nelerdir?

HoLEP, kapalı bir cerrahi yöntemidir. Prostat tedavisinde en gelişmiş tekniktir. Diğer yöntemlere göre bazı avantajları vardır:

  • Holmium Lazer Prostat Enükleasyonu cerrahisi, hastanın cinsel işlevlerine zarar verilmeden tamamlanır. Sertleşme ve cinsel işlevlere zarar verilmemektedir.
  • Kesim işlemi lazerle yapıldığı için kan neredeyse hiç akmamaktadır.
  • HoLEP sonrası hastaların iyileşmesi çok daha hızlı olmaktadır.
  • Hastanede kalış süresi Holep tedavisinde kısalmaktadır. Hasta 1-2 gün içinde taburcu olabilmektedir.
  • Prostat dokusu, bu yöntemde diğer kapalı cerrahi yöntemlerine göre tamamen çıkartılmaktadır.
  • 30 gr. ve üzeri prostatlarda rahatlıkla uygulanmaktadır.
  • Özellikle 80 gr. ve üzeri prostatlarda diğer tekniklere göre etkililiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
  • Tedavi başarısı oldukça yüksektir.
  • Prostat tamamen çıkarıldığından tekar büyümesi söz konusu değildir. Tekrarlama riski yoktur.
medicana healthpoint
22Nis

Obezite, dünya sağlık otoriteleri tarafından en önemli halk sağlığı sorunu olarak görülmektedir. Vücudun sağlığını ve çalışma prensibini de bozan ciddi bir sağlık sorunu olarak obezite, bireyi her yaşta vurabilmektedir. Bilim dünyası, dünyada giderek yaygınlaşan çocukluk çağı obezitesi ile yakından ilgilenmektedir.

Son yıllarda çağın hastalığı olarak görülen obezite nedir? Obezite, vücuttaki yağlanmanın bireyin sağlığı ile vücut fonksiyonlarını bozarak çeşitli hastalıklara davetiye çıkartan bir sağlık problemidir. Obezitenin başta diyet ve egzersiz olmak üzere, cerrahi müdahalelere dek uzanan tedavi yolları, günümüzde oldukça gelişmiştir.

Obezite sebep olduğu çeşitli hastalıklar nedeniyle mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Obezite kaynaklı hastalıklar arasında yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları ilk sırada yer alır.

Ayrıca obezitenin;

  • Erkeklerde kısırlığa,
  • Metabolik hastalıklara,
  • Safra kesesi hastalıklarına,
  • Gebelik komplikasyonlarına,
  • Aşırı kıllanmaya,
  • Karaciğer yağlanmasına,
  • Koroner arter hastalığına,
  • Psikolojik sorunlara yol açtığı da bilinmektedir.

Obezite Nasıl Anlaşılır?

Obezite tanısı, beden kitle indeksi hesaplanarak konulmaktadır. Kişinin beden kitle indeksi toplam vücut ağırlığının metrekare olarak kişinin boy uzunluğuna bölünmesi ile bulunur. Vücut kitle indeksi 30′ un üzerinde olanlar obezite olarak görülmektedir.

Obezite hastaları genel olarak şu belirtileri de gösterir:

  • Vücutta tahrişlerin oluşması,
  • En basit hareketlerde nefes nefese kalma,
  • Uyku apnesi,
  • Eklem ağrıları,
  • Horlama,
  • Adet düzensizliği,
  • Ciltte kararma ve cilt hastalıkları,
  • Nem tutulumuna bağlı mantar oluşumları,
  • Aşırı terleme problemi.

Obezite neden olur? Obezite risk faktörleri

Obezite çok çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişebilmektedir. Daha çok beslenme düzenindeki dengesizliklerin alırı şişmanlık nedeni olduğu sanılsa da obezite altında kalıtsal ve kronik hastalıklar yatabilmektedir. Obezite tedavisinin kronik hastalıkların tedavisi ile bir arada sürdürülmesi gerekir. Obezite için dolaylı risk faktörleri arasında olan sosyokültürel düzeyin düşük olması, beslenme sorunları yaratarak aşırı şişmanlığa davetiye çıkartmaktadır.

Başlıca obezite nedenleri:

  • Aşırı ve dengesiz beslenme, obezite denildiğinde ilk akla gelen risk faktörüdür. Beslenme düzenindeki dengesizlikler, aşırı gıda tüketimi, beden enerji ihtiyacını karşılayacak orandan fazla yemek yeme başlıca şişmanlık sebebidir.
  • İnsülin direnci, çok yaygın bir obezlik nedenidir. Çevresel etkenlerin yanı sıra genetik faktörler de insülün direnci yaratabilmektedir.
  • Fiziksel aktivitenin azlığı ve hareket yetersizliği de obeziteye davetiye çıkartır. Spor yapma alışkanlığının olmaması, sürekli masa başı işlerde çalışma, eve çok fazla kapanma metobolizmayı yavaşlatarak şişmanlığa kapı aralar.
  • Hormon bozuklukları da obezite nedenleri arasındadır. Açlık hormonu ile tokluk hormonu vücutta dengesiz salındığında obeziteye davetiye çıkartır. Bu nedenle obezite tedavisi öncesi hormon kontrolleri yapılmalıdır. Hormonal dengesizliklerde hipofiz bezi hastalıkları da ciddi risk faktörüdür.
  • Troid bezi hastalıkları obezite risk faktörleri içinde yaygın etkenlerdendir.
  • Endokrin pankreas hastalıklarından insülün direncinin yanı sıra Tip 2 diyabet de obezlik sebepleri arasındadır.
  • Antidepresanlar gibi ilaçlar da şişmanlığa yol açabilmektedir.
  • Sigara, alkol bağımlılığı, psikolojik sorunlar ile şok diyetlerin sık yapılması da obezite risk etmenlerindendir.
Genel Cerrahi - Obezite Cerrahisi - Medica Healthpoint
19Nis

Genel cerrahi alanında yaşanan gelişmelere paralel olarak günümüzde en sık sorular sorular arasında obezite cerrahisi nedir geliyor. Obezite vücut kitle indeksinin doğru üzerinde olduğu bir sağlık sorunudur. Vücutta fazla yağ birikimi olarak kendini gösteren obezitenin başta kalp ve damar hastalıkları ile yüksek tansiyon olmak üzere çok çeşitli sağlık sorunlarına yol açtığı bilinmektedir.

Günümüzün en önemli hastalıkları arasında yer alan obezitenin tedavisinde ileri teknolojiler kullanılmaktadır. Obezite tedavisi ilk olarak dengeli ve bilinçli beslenme odaklı diyet programları ve egzersizler yoluyla yapılmaya çalışılır. Tüm kilo verme yollarına rağmen kilo veremeyenler ile kilo verip çok çabuk kilo alanların obezite cerrahisi ile tedavi edilmeleri gerekebilir.

Vücut kitle indeksi obezitede önemli bir tanı kriteridir. Vücut kitle indeksinin 30 ile 40 olduğu durumlarda obezlikten 40’ın üzerinde olduğu vakalarda ile ise morbid obezlikten bahsedilir. Vücut kitle indeksi 40 üzerinde olan obezlerle 30 ile 40 arasında olup da obeziteye bağlı hastalığı bulunanlar için cerrahi tedavi yollarına başvurulabilir.

Obezite cerrahisi son derece hassas ve titiz bir işlem gerektirir. Obezite cerrahisinin uzmanlar tarafından dikkatle yapılması gerekir. Obezite ameliyatları, metabolik cerrahi olarak bilinir.

Obezite Cerrahisi Türleri

Obezite cerrahisi sindirim sistemine cerrahi müdahalede bulunularak yapılan bir obezite tedavisidir. Obezite cerrahisinin çeşitli türleri bulunmaktadır. Hastanın biyokimyasal değerleri ile durumuna uygun tedavi yolu, doktor tarafından belirlenir.

  • Mide bandı ya da mide kelepçesi: Bu operasyonda midenin çevresine slikon bant yapıştırılır. Böylelikle gıda alımı sınırlandırılır.
  • Tüp mide ameliyatı: Tüp mide ameliyatında midenin mide borusu ve sindirim yolları ile olan bağlantısı korunarak bir kısmı çıkartılır. Böylelikle gıda alımının sınırlandırılması amaçlanır.
  • Mide barsak bypass / gastrik bypass ameliyatı: Bu operasyonla amaç mideye gıda alımını sınırlandırmanın yanında bağırsağa yapılan bir müdahale ile bağırsak emilimi de azaltılır.

Obezite Cerrahisi kimlere yapılır?

Şişmanlık tedavisi için cerrahi operasyona başvurmak isteyenler obezite tedavisine uygun olup olmadıklarını merak edebilirler. Bu noktada obezite tedavisi kimlere uygulanır, obezite tedavisi için uygun adaylar kimlerdir soruları sorulabilir. Obezite tedavisi uygulanabilmesi için;

  • Vücut kitle indeksi 40 üzerinde olmalıdır,
  • Hastanın herhangi bir psikiyatristik sağlık problemi bulunmamalıdır,
  • Cerrahi tedavi görecek hastanın alkol ve uyuşturucu bağımlılığı probleminin olmaması gerekmektedir.
  • Hastada kabul edilebilir sınırlarda sınırlardan daha yüksek cerrahi operasyon riski olmamalıdır.
  • Obezite cerrahisinde yaş sınırı genel olarak 20 ile 60 arasında kabul edilir. Ancak bazı durumlarda hastanın ergenlik dönemini tamamlaması ile birlikte yani ortalama 14 ile 15 yaşından itibaren cerrahi tedavi mümkün olabilmektedir.
  • Vücut kitle indeksi 30-40 arasında olanlardan Tip 2 şeker hastalığı veya metabolizma bozukluğu bulunanlar için de ameliyat kararı alınabilir.
  • Obezite cerrahisine karar verilmeden önce hastanın şişmanlıkla nasıl baş ettiği öğrenilmelidir. Obezite tedavisi ile ilgili hastanın geçmişi önemlidir. Hastanın diyet programları ile en az 2 defa ve 6 ay boyunca kilo vermeye çalışmış ancak başarılı olamamış olması cerrahiyi gündeme getirir. Diyet programları ile kilo veremeyen obezite vakalarında tek çözüm cerrahi olabilmektedir.
medicana healthpoint
16Nis

Coronavirus Disease 2019 ya da COVID-19, dünyanın en önemli salgınlarından biri halini almıştır. Küresel çaplı bir sağlık sorunu olarak 1 yılı aşkın süredir dünya gündemindedir. Hastalık etmeni, koronavirüs ailesinden gelen Sars-Cov2 isimli virüstür. Hızlı bulaşma özelliği ile kısa sürede tüm dünyayı etkisine alan COVİD-19 hastalığı, solunum problemleri yaratan bir enfeksiyondur. Özellikle ateş ve nefes darlığı ile karakterize olan hastalığın koku ve tat kaybına yol açtığı da tespit edilmiştir.

COVİD-19 henüz Tıp dünyasının tam anlamıyla tanımadığı bir hastalıktır. Virüse ve hastalığa yönelik araştırmalar devam etmektedir. Dünya’nın çok çeşitli yerlerinde araştırmacılar tarafından her geçen gün yeni bulgular ortaya konmaktadır. İleri vakalarda ciddi sağlık sorunları yaratan ve altında kronik bir hastalığın yatması durumunda ağır geçirilebilen, hatta hastanın hayatını kaybetmesine yol açan COVİD-19, hamileleri endişelendirebilir.

Hamile bireyler tarafından koronavirüse yakalanma korkusu ve endişeşi artmaktadır. Hamileler koronavirüsü zor mu atlatır, hamilelerde koronavirüs tedavi edilir mi gibi sorular sorulabilir.

Hamilelik koronavirüs için risk etmeni midir?

Koronavirüsün yaşlı ve kronik hastalığı olan kişilerde riskli olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla hamilelik koronavirüs için direkt bir risk etmeni değildir. Ancak hamilelik hassas bir dönemdir ve anne bebek sağlığı açısından kritik süreçtir. Bu nedenle hamilelikte mümkün olduğunca COVİD-19’ dan korunulmalı ve hastalık bir risk olarak görülmelidir.

Sağlıklı ve genç, herhangi bir kronik rahatsızlığı olmayan hamileler, koronavirüsü hafif atlatabilir. Koronavirüsün anne karnındaki bebeğe bulaşıp bulaşmadığı ya da bebeği etkileyip etkilemediği ise henüz bilinmemektedir. Bu konularda şuan için kapsamlı veri mevcut değildir.

Hamilelik anne ve bebek sağlığı açısından hassas bir dönemdir. Annenin kendini koronavirüsten olduğunca koruması beklenmektedir. Bunun için zorunlu olmadıkça evden çıkmamalı, misafir kabul etmemeli, kalabalık ortamlara girmemelidir. Anne adayı maske, mesafe ve hijyen kurallarına azami dikkat etmelidir.

Koronavirüs belirtisi gösteren hamileler ne yapmalı?

Koronavirüs belirtilerinden ateş, kuru öksürük, eklem ve kas ağrıları başta gelmek üzere semptomları gösterenler, maske takarak en yakın sağlık kuruluşunda PCR testi için örnek vermelidir. Bu hem hastalığın bedendeki erken teşhisi hem de çevreye bulaşın önlenmesi açısından önemlidir.

Hamilelerde koronavirüs nasıl tedavi edilir?

Hamilelikte koronavirüs tedavisi farklıdır. Tedavide ana esas, komplike olmadığı sürece antivital tedavi düzenlenmemesi yönündedir. Dolayısıyla da solunum sıkıntısı olmayan, beslenmede sorun yaşamayan, hastalığı ağır seyretmeyen gebelerde koronavirüs annenin evde izole olarak dinlenmesiyle atlatılmalıdır. Anne adayı, hastalığı hafif geçiriyorsa beslenmesine dikkat etmeli, meyve gibi gıda takviyeleri ile dengeli biçimde beslenerek bağışıklık sistemini dengelemelidir.

Hamilelerde koronavirüs tedavisi hassas bir konudur. Gebelikte koronavirüs ilaçlarından hidroksiklorokin doktor tarafından hastanın durumuna göre uygun görülürse kullanılmalıdır. Hastalığı ağır seyreden hamilelerin hastaneye yatışı uygun olmaktadır. Ağrı kesici olarak düşük doz da parasetamol verilebilir.

Hamilelikte koronavirüs vakaları, doktorun bilgisi dahilinde tedavi edilmelidir. Eğer varsa hamilelerin kronik tansiyon gibi hastalık bilgileri doktora mutlaka verilmelidir. Bu durumlarda yatış gerekebilir.

pcr-testi
15Nis

Tıp dilinde Polymerase Chain Reaction olarak adlandırılan PCR testi çoğu bireyin içinde bulunduğumuz salgın günlerinde tanıştığı bir kavram. Bu nedenle PCR testi nedir ve PCR testi sonuçları güvenli midir; soruları sıklıkla sorulmaktadır. Polimeraz Zincir Reaksiyonu ya da PRC testi, bilimsel araştırmalarda kullanılan bir yöntemdir. PCR testi ile kişinin vücudunda virüsün varlığı aranır. Ayrıca bu testlerde vücuttaki mevcut virüse bedenin verdiği tepki de araştırılmaktadır. PCR, bedende yalnızca virüsleri değil bakteri ve mikrop gibi tüm hastalık yapıcı etmenleri de tespit edebilmektedir.

PCR testinde kişiden alınan küçük bir genetik örnek DNA incelemesine alınır. Alınan tıbbi örnek, ısı ile ayrıştırılarak virüsün gen parçası aranır. İşlem, gen bilimi araştırmalarında ve vücutta enfeksiyonun tespit edilmesinde kullanılmaktadır. PCR testi araştırmaları ile ilgilenen bilim dalı Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji’dir.

PCR, temel anlamda bir tanı testidir. Koronavirüs günlerinde tanı amacıyla ağırlıklı biçimde kullanılmaktadır. Test, bedende virüse ait RNA’nın olup olmadığını araştırır. Moleküler bir tanı testi olarak PCR’ de antikorlar da tespit edilmektedir.

PCR testi neden ve nasıl yapılır?

PCR testi neden yapılır son zamanlarda sıkça sorulan sorular arasında yer almıştır. PCR;

  • Bedendeki virüs, bakteri ve mikropların tespitinde,
  • Babalık testlerinde,
  • Genetik sorunların anlaşılmasında,
  • Hastalıkların teşhis edilmesinde kullanılmaktadır.

PCR testinin koronavirüs pandemi günlerinde en önemli işlevi, hastalık virüsü taşıyıp da belirti vermeyen taşıyıcı kişilerin tespit edilmesidir. Böylelikle hayalet taşıyıcılar toplumdan izole edilerek hastalığın yayılım hızı düşürülür. Asemptomatik vakaların tespitinde toplum sağlığı için önem taşımaktadır.

PCR testi, sürüntü örneği alınarak gerçekleştirilir. Sürüntü boğaz ve genizden steril koşullarda alınır. İleri vakalarda süprüntünün havayollarından alınması gerekir. Alınan örnekte PCR ajanları virüs DNA’ sı ile karıştırılır. Reaksiyon tüpünde tanılama ile çoğalma işlemi gerçekleştirilerek sonuçlar değerlendirilir. PCR test sonuçları 1 saatte 24 saate kadar çıkabilmektedir.

PCR testi güvenli midir?

PCR testlerinde virüsün bedendeki varlığı, belirti göstermeden anlaşılabilmektedir. Koronavirüs pandemi sürecinde gündeme gelen PRC testleri, Covid-19 hastalığının tanısında kullanılmaktadır. Test sonuçlarının pozitif olması, bedende Sars-Cov2 virüsünün varlığına işaret etmektedir.

Koronavirüs günlerinde PCR testlerinin tanılamada rol oynaması, PCR test sonuçları yüzde yüz doğru sonuç verir mi, konusunu gündeme getirmiştir. PCR testinin yüzde yüz doğru sonuç verdiği söylenemez. PCR testinin pozitif çıkması hastalığın varlığına işarettir ancak koronavirus olan herkeste PCR pozitif çıkmayabilir. Dolayısıyla da testinde negatif sonuç kişinin hasta olmadığı anlamı taşımamaktadır.

Bilindiği gibi Covid-19 hastalık etkeni Sars-Cov2 virüsüdür. PCR testi, Covid-19 taramalarında en güvenilir tanı yolu olarak kabul edilmektedir. Sars-Cov2 gen parçalarının örnekte bulunması, pozitif sonuç olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla da testin pozitif çıkması Koronavirüs ile enfekte olunduğunu gösterir. PCR testlerinin hızlı tanı kitlerine göre daha güvenli sonuçlar verdiği araştırmalarla sabittir.